4 Aralık 2014 Perşembe

Son Kale'nin Komutanı; Cumhuriyet Muhafızı, Atatürkçü, Milliyetçi Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN konuştu: "Milli bir programa ihtiyaç var."

Prof. Dr. Anıl Çeçen: Milli bir programa ihtiyaç var...
Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan Prof. Dr. Anıl Çeçen “Hükümeti kuran parti de muhalefet partileri de maalesef baskı altındadır” dedi. Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN devamla:  “ Devleti kuran Atatürk’ün partisini kullanmak, iktidar partisini ise merkez sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük yapılandırmak ve bu noktada geçmişten gelen merkez sağın meclise girmesini önlemek istiyorlar” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
ADIM ADIM İZLİYORUZ
 “Demokratik Değerler Hareketi bir ihtiyacı karşılamak için ortaya çıktı. Bunu adım adım izliyoruz. Görüyoruz her gün bir parti kuruluyor. 101. Parti kuruldu; Elektronik Parti. Elektronik Parti’yi hafife almamak lazım. İtalya’da Twitter ve sosyal medyayı kullanarak 165 kişiyi bir parti meclisine soktu. Korsanlar Partisi  Almanya’da %13 oranında oy aldılar. İspanya’da da %10 civarında oy aldılar. Sanırım Emrehan Halıcı bu işleri bilen birisi olarak Türkiye’de böyle bir denemeye kalkışacak. Çünkü görüyorsunuz  Türkiye nüfusu 80 milyon. Basılan kitaplar 1000 tane zor basılıyor. Çünkü kimse kitap okumuyor. Gazete satışları düştü. Kimse gazete okumuyor.  Ama internet ve televizyon ön planda. Gelecek seçimlerde kamuoyu televizyon ve internet üzerinden oluşturulacak ve partiler böyle bir rekabet içerisinde sonuç almaya çalışacaklar.
Elektronik Parti deneyiminin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız İtalya’ya bakın. Ben kurulan yeni partiler içerisinde Elektronik Parti’yi özellikle sosyal medyayı, özellikle Gezi Olayları’ndan başlayan hareketi kullanma noktasında ikinci bir Gezi Olayı yaratarak bir tırmanmayı kamuoyuna sergilemek ve o noktada da ceplerde hareket ederek büyük bir çoğunluğa erişmek gibi planları olduğu kanaatindeyim. Demek ki önümüzdeki seçimlerde Avrupa ülkelerinde sonuç alan Elektronik Parti hareketi Türkiye’de de denenmek isteniyor ve dengeleri bu noktada zorlayacaklar. Değerli siyasetçilerimiz Türkiye’nin birikimini burada temsil ediyorlar. Geçmişin birikimini bugüne taşıyacağız ama geleceğin dünyasının oluşumunda da teknolojiyi izleyeceğiz. Sosyal medyada mutlaka internet medyasında bizim de olmamız lazım.
Böylesine bir rekabet içerisinde sonuç almamız gerekiyor.
Siyaset sahnesinde bir boşluk var. Mevcut iktidar partisi yıpranmıştır ve küresel politikaların baskısı altındadır. O nedenle Türkiye’nin inisiyatifini kamuoyuna yansıtamamaktadır. Devleti kuran parti ve milliyetçi parti maalesef baskı altındadır. Türkiye’nin ihtiyacı olan bir çıkışı sergileyememektedirler.  Ben bu coğrafyada Amerika’nın önümüzdeki dönemde iki partili sistemi zorlayacağı kanaatindeyim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’daki konuşması sanırım yine Alevi tabanı ve Kürt tabanı CHP üzerinden meclise taşıma planı var ki bunu Erdal İnönü zamanında SHP’ye yaptırtmışlardı. Aynı oyun gündeme geliyor. Böylece Güneydoğu halkı içerisinde bir bölücü partinin siyaset sahnesinde tırmanmasını önleme noktasında devleti kuran Atatürk’ün partisini kullanmak istiyorlar. İktidar partisini ise merkez sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük yapılandırmak ve bu noktada geçmişten gelen merkez sağın meclise girmesini önlemek istiyorlar. Bu noktada da dine ağırlık veren bir merkez sağ politikayla Türkiye üzerinden İslam dünyasına yönelik plan ve projeleri zorluyorlar.
PAPA'NIN GELİŞİ VE CUMHUR BAŞKANINDAN MESAJLAR!..
Papa’nın gelişi, İslam dünyasıyla ilgili toplantıların yapılışı ve bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı’nın İslam dünyasına mesaj vermesi ki biliyorsunuz Cumhurbaşkanı seçildiği gün Edirne’den Kars’a değil Bosna’dan Filistin’e selam verdi. Şimdi demek ki yeni bir dönem var. Bu yeni süreç içerisinde Türkiye ağırlıklı politika üretilecektir. Ama bölgesel süreç içerisinde de çok ciddi boyutlarda yeni bir durumda merkezler rekabet içerisindedir. Bir taraftan Türkiye İslam coğrafyasına dönük plan ve projelere zorlanırken, bir taraftan da Türk Dünyası’na yönelik plan ve projelere zorlanıyor. Öbür taraftan emperyal güçlerin merkezi alanda enerji hattını kontrol etmek istediklerini görüyoruz. Bütün bu gelişmeler bizi maalesef iniş çıkışlara sürüklemektedir.  Türkiye bu noktada kuruluş felsefesinden hareket ederek toparlanmalı ve bölgesel planlara karşı kendi planıyla hareket etmelidir. Ancak bu şekilde Türkiye bu coğrafyada varlığını koruyabilir. Yoksa önümüzdeki dönemde bu rekabetin Türkiye’yi zorlayacağı kanaatindeyim.
BATI ÜÇGENİNDE SİYASET
Önümüzdeki seçimlerde artık siyaset eskisi gibi bir batı üçgeninde değil ki siyaset şimdiye kadar Türkiye’de Avrupa, Amerika, İsrail üçgeni arasında yürütüldü. İsrail’i vurguluyorum. İsrail vurgulanmazsa giderek din ağırlıklı kavgaya doğru Türkiye sürüklenmektedir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bir üçgenle değil ama bir dörtgenle karşı karşıyayız. Artık kuzeyde Rusya doğuda Çin devrededir. O zaman Türkiye önümüzdeki dönemde bir batı üçgeninde değil ama bir dünya dörtgeninde politikaya sürüklenecektir. Artık doğunun ve kuzeyinde ağırlığı olacaktır. Onlarda Türkiye’deki politikada etkin olma noktasında bazı partileri, bazı siyasi oluşumları destekleyeceklerdir. Siyasetin kuralı budur.  Şimdiye kadar emperyal müdahaleler batıdan geliyordu. Ama önümüzdeki dönemde kuzeyden doğudan ve güneyden de gelecektir. Bütün bu gelişmelere karşı bunları iyi değerlendiren, bir milli program şarttır. Türkiye’nin devleti güçlendirecek bir milli programa ihtiyaç vardır. Onu işte burada beraber düşüneceğiz. Mutlaka Türkiye’nin bölgesel bir plana ihtiyacı vardır. Emperyal plan ve projelere karşı B planımızı ortaya koyacağız ve dünyada gelecekte etkin mücadele alanı olan Avrasya’nın geleceğinde Türkiye’nin stratejisi yine kendi devlet ve siyasi birikimimiz doğrultusunda gündeme getirilecek ve bu çizgide bir siyasi iktidarın oluşturulmasıyla sonuç alınabilecektir. Demokratik Değerler Hareketi’nin bu doğrultuda bir ihtiyacı karşılayacağı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir milli programı, milli siyaseti, milli merkez yapılanması içerisinde ortaya koyacağı inancıyla buradayım.” 
[Ankara, 04 Aralık 2014, Ulusal Haber & Ulusal Ajans] 

3 Aralık 2014 Çarşamba

Demokratik Değerler Hareketi Merkezi'nde konuşan Ufuk Söylemez: Milli cephe oluşturuyoruz & İstanbullu iş adamı Tapan, siyaset ve siyasetçi günden güne kirleniyor

Ufuk Söylemez: 
Milli cephe oluşturuyoruz

Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan eski bakanlardan Ufuk Söylemez, “ Demokratik Değerler Hareketi ile Milli Merkez adını alan büyük Kuvay-i Milliye hareketinin güç birliği yapması konusundaki görüşmelerimiz iyi bir noktaya geldi” dedi.
“ Bizim amacımız Türkiye’de bir milli takımın ayağa kalkmasıdır “ diyen Söylemez, “Bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermek gerekiyor. O yüzden biz Milli Merkez’in bir partileşme sürecinde yapıcı rol oynayarak, kendi irademizle bir milli birlik anlayışıyla bir milli cephe oluşturabilmektir. Bu cephenin demokratik yansıması bir siyasi partiye dönüşmelidir” ifadesini kullandı. 
Ufuk Söylemez şunları söyledi:
“ Bizim yola çıkış amacımız çok farklı. Hepimizin geçmişte siyasi aidiyetleri var. Ne parlamento içinde ne de dışındaki partilerin bu 12 yıllık süreçte bu vahim gidişata karşı, millete karşı, cumhuriyete karşı görevlerini yapmadıklarını görmenin hüznü içerisindeyiz. Biz bölünme anayasası meclise geldiğinde MHP ve CHP’nin buna şiddetle karşı çıkacağını ve böyle bir komisyonun dahi oluşturulamayacağını tahmin ediyorduk. Ama gelin görün ki CHP Genel Başkanı’nın Diyarbakır’daki konuşması cumhuriyeti kuran partiyi nerden nereye savurduğunu gösterdi bize. Cumhuriyeti kuran parti cumhuriyeti yıktıracak. Emperyalizmin klasik bir oyunu bu ama bu kadar da göz göre göre yapılması gerçekten düşündürücü. Biz bu nedenle sağ sol demeden milletin kurucu değerlerine gönülden bağlı, bölünme anayasasına karşı bir büyük ittifak oluşturduk. Buna Demokratik Kuvay-i Milliye Hareketi dedik. Bu gidişat karşısında cumhuriyetin kurucu değerlerine gönülden bağlı insanların Atatürk’te birleşmesi sloganıyla bir araya geldik. Atatürk’te birleşmek demek Atatürk’ün bağımsız ve milli devletinde birleşmek demek, onun dış politikalarında birleşmek demek.
BÖLÜNME ANAYASASINA KARŞI
Bölünme anayasasına karşı örgütlü tek güç olarak ayağa kalkan bizdik. Çünkü 230 il ve ilçede çok büyük toplantılar yaptık. Şunu gördük ki Türk milleti sağ sol demeden Atatürk’te birleşme fikrine çok sıcak bakıyor. Bizim sayımız da az değil fikrimiz de güçsüz değil bu ülke de sahipsiz değil. Türkiye’de insanları Türk-Kürt diye sağ sol diye Alevi-Sunni diye ayırmak isteyen emperyalizmin oyununa karşı ilk kez milli bir takım olduk. Bizim amacımız Türkiye’de bir milli takımın ayağa kalkmasıdır. Bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermek gerekiyor. O yüzden biz Milli Merkez’in bir partileşme sürecinde yapıcı rol oynayarak, kendi irademizle bir milli birlik anlayışıyla bir milli cephe oluşturabilmektir. Bu cephenin demokratik yansıması bir siyasi partiye dönüşmelidir. “
İstanbullu iş adamı Tapan, siyaset ve siyasetçi günden güne kirleniyor
Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan İstanbul’un genç iş adamlarından Eran Tapan , vatandaş oyumuzu kime verelim kuşkusu içinde, bu nedenledir ki acilen merkezde dört tabana dayalı bir patinin kurulmasının şart olduğunu söyledi.
Siyasetin kirlendiğine de işaret eden Tapan şunları söyledi:
“ Burada olmaktan çok mutluyuz ve heyecan içerisindeyiz. Biz yaklaşık 6 seneden beri İstanbul’da ülkenin içerisinde bulunduğu, ülkenin yönetilme şekline, despotizme, biz karar verdik yaptık oldu bittisine ve ileride çocuklarımızın bu ülkede rahat yaşayabilmeleriyle ilgili ciddi endişeleri olan bir grup genç aramızda arama konferansı dediğimiz toplantılarda buluşup Türkiye’nin gittiği istikameti tartışıyorduk. Daha sonra gezi olaylarıyla birlikte bu oluşumlarımız hız kazandı. Yaklaşık 400-450 kişilik bir ekip düzenli olarak toplantılarımızı yaptık. İçinde akademisyenler, rektörlerimiz, işadamlarımız, eski bakanlarımız var.
Ana özelliğimiz hiçbirinin siyasetle ilgilenmemizdi. Bu ülkenin farklı görüşündeki insanların bir zaaf değil bu ülkenin bir gücü olduğuna inanıyoruz. Birlik beraberlik içerisinde neler yapılması gerekildiğini düşünüyoruz. İktidara gelindiğinde halk neler yapılacağını duymak istiyor, çiftçiler, gençler, işadamları ne yapılacağını duymak istiyor. Öyle kötü bir algı var ki vatandaş şu anda sokakta oyumuzu kime verelim noktasında alternatifsiz.

Muhalefet sadece eksikleri, yolsuzlukları anlatıyor ama kendileri iktidar olursa ne yapacaklarını anlatmıyorlar. Siyasetin çok kirlendiğini görüyoruz. Siyasete giren insanlar maalesef ceplerini doldurmak için giriyorlar. Gerçek vatanseverlerde mutlaka içlerinde vardır. Ama genel anlamda siyaset kirlenmiş durumda. Siyasete girenler de o koltukları bırakmak istemiyorlar. Çünkü siyasetin dışına çıktıklarında dışarıdaki hayatlarında aynı kazançları, aynı itibarları elde edemeyecekler. Dolayısıyla o koltukları bırakmak istemeyen insanlardan oluşan bir siyasi yapı görüyoruz. Biz siyasete girmeyerek kötü insanlar tarafından yönetilmeyi peşinen kabul etmiş olduk. Çoğumuzun işi gücü yerinde ama artık bu ülke için elimizi değil vücudumuzu taşın altına koymazsak bizim çocuklarımızı kötü günler bekliyor diyerek bu işe başladık. Bu harekette de elimizden ne gelirse yapmaya hazırız.”

21 Kasım 2014 Cuma

Ali Naili Erdem: Ne Mustafa Kemal ATATÜRK'süz; Ve ne de İslam’sız bir Türkiye düşünemem...

Ali Naili Erdem: Ne Mustafa Kemal ATATÜRK'süz; Ve ne de İslam’sız bir Türkiye düşünemem...
Türk Parlâmenterler Birliği Onursal Başkanı, eski TBMM Başkan Vekili ve 4 dönem Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan önderliğinde, Ankara merkezli olarak faaliyet gösteren “Demokratik Değerler Hareketi”nin düzenlediği toplantıda konuşan sabık Milli Eğitim Bakanı ve halihazır Demokratlar Kulübü Başkanı Ali Naili Erdem; “Hukuk ve Demokrasi canının istediği zaman inilecek, canının istediği zaman binilecek bir tramvay değildir. Demokrasi bir başkasına ihtiyaç duyulmak suretiyle başlar. Ben bana yeterim egosu, bencillik, kişisel hırs ve ihtiras demokraside yoktur. Demokrasi sen varsan ben varım anlayışı ile başlar ” dedi.
Ali Naili Erdem (devamla) şunları söyledi:
“Ben 1947’de Ankara Cebeci ocağını kuran üniversite talebesiyim. O tarihten bu yana da Türk siyasi hayatında onurlu, sorumlu, ilkeli, dürüst ve namuslu kalarak Atatürk çizgisinde yürümüş bir insanım. 17 Temmuz 1920 ilk maarif şurası toplanır. Toplantıda hanımefendiler 3. sıradadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk devrin Milli Eğitim Bakanına neden hanımefendiler 3. sıradadır diye sorar ve o hanımefendiler birinci sırada yerlerini alırlar. Gazi o günkü konuşmayı yapar, “Yeni yetişecek nesil fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür olacaktır.” Peki ne oldu bu nesiller? Türkiye’de çare arıyor herkes. Türkiye’de çare Atatürkçü olarak kalabilmektir. Ben içinizde en yaşlı olan adamım, hiçbiriniz benden yaşlı değil, ben 89’u bitirdim. 20 sene parlamentoda kaldım, 5 dönem bakanlık yaptım. Türkiye bizim sevdamızdır. Ne Mustafa kemalsiz, ne de İslamsız bir Türkiye düşünemem. Gazi bana ne kadar yakın ise İslam da bana o kadar yakın ve Gazi’den yola çıkarak İslam’a dil uzatanlara ve Kur’an’dan yola çıkarak Atatürk’e dil uzatanlarla beraber olamam. Gazi Mustafa kemal Cumhuriyet dedi.
Parlamentoda adamlar gördüm, mangal gibi yürekleri vardı ama beyinleri yoktu. Deryalar gibi akıllı olanlar vardı ama yürekleri çorak araziler gibiydi. Demokrasiyi yaşatmak mı istiyorsunuz; hem cesur hem akıllı adamlara ihtiyacınız var. Şu an itibarı ile size anlatmaya çalıştığım demokrasi sayısal bir kavram değildir. Demokrasi hukuksal ve ahlaksal bir kavramdır. Eğer orada hukuk yok ise, hukuka budalaların uydurması gözü ile bakılıyor ise,  ahlak benim kasamdır tabiri ile yaklaşılıyorsa, orda demokrasi yoktur. O demokrasinin içerisinde sorumluluk olacaktır, insan sevgisi olacaktır. Bugün Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey demokrasidir. Demokrasi canının istediği zaman inilecek, canının istediği zaman binilecek tramvay değildir. Demokrasi bir başkasına ihtiyaç duyulmak ile başlar. Ben bana yeterim egosu demokraside yoktur. Demokrasi sen varsan ben varım anlayışı ile başlar.
1215 Magna Carta İngiltere, 1789 Fransız İhtilali, 1757 Amerika İstiklal Beyannamesi, Fransa’nın dünyaya hediye ettiği 3 önemli hazine vardır; özgürlük, eşitlik, adalet. Bunları arayın da bulun Türkiye’de bakalım. Eğer bir yerde insanlar fikirlerini söyleyemiyorlar ise, sizler bir mezarlıkta yaşıyorsunuz demektir.
ATATÜRK ve Ziya KÖKALP
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, fikir babam dediği Ziya Gökalp’e soruyor;  ‘Nasıl bir Türkiye?’.  Ziya Gökalp’in yazdığı formül şudur;  ‘Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, batı medeniyetindenim. Formül budur.
Peki, nedir burada anlatılmak istenen şey; sırtınızı batıya dönerek yaşamaya kalkarsanız, çağdaş devlet olamazsınız. Meclis kürsüsünde Gazi şunu haykırır; ‘Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.’. Türklük bir ırk meselesi değildir. Bir kültür meselesidir. Merhaba diyebilmek, sabahleyin simitçinin sesini duyabilmek, kapıdan geçen arkadaşınıza seslenebilmek, burası Muş’tur yolu yokuştur türküsünü dinleyebilmek,  Zeki Müren’den bir parçada birlikte ağlayabilmek Türklüktür.
Bunları bir araya getirebilecek bir anlayışa Türkiye’de ihtiyaç vardır. Ne oldu, neden bozuldu?. İslam’da en büyük rütbe fikirdir. Ama bankalar mâbed olalı, bizim insanımız paraya teslim oldu ve paranın açmadığı kapı kalmadı. Bir büyük talihsizliği yaşıyor Türkiye, para mı Türkiye mi sorusuna para diyor, para mı vatan mı sorusuna para diyor, para mı namus mu sorusuna para diyor, böyle bir noktaya getirdiler Türkiye’yi. Böylesine bir Türkiye’de demokrasiyi ayakta tutmaya mecburuz.    
Demokrasinin bittiği gün bizde biteriz. 
Tek kapı, gireceğiniz kapı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde var olabilmektir. Sevgili Hasan onu yapmaya çalışıyor. 40 haramiler var onları ürkütmeden oraya girebilmek büyük bir mesele. Türkiye 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununu çıkardığım zaman, bir şeyi anlatmaya çalıştım. Batı dünyasında konuşmadığımız lider kalmadı. Bunları size şunun için söyledim; her millet kendi kültürü ile yaşar. Eğer siz kendi okullarınızda, kendi insanınızı yetiştirmezseniz başka birinin devleti olursunuz.
Fransız okullarında Japon gibi düşünen birisi yetişmez. Alman okullarında da Japon gibi düşünen yetişmez. Her millet kendi insanını yetiştirir. Hiç kimse beni yanlış anlamasın, darbeler Türkiye’yi altüst etmiştir. Ben her darbede içeriye giren arkadaşlardan birisiyim. Her darbe sonrasında birçok insan alkışlandı. Zincirbozan’da sevgili Deniz Baykal ‘Eğer 27 Mayıs tarihinde Ali Naili Erdem’in kapısının önünde bir hafta davul zurna zeybek oynatmasaydınız biz bugünlere gelmezdik.’ dedi. Çünkü birinin felaketini beklersen o felaket sana çark eder.  Öyle ise yapılacak şey, demokrasiyi ayakta tutmanın yolu, sivil ruhu egemen kılmak. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir diyorlar, öyle mi? Ben bunu bir keresinde söyledim, karşımda Bayındırlık Bakanı vardı o tarihte ‘Hâkimiyet Allah’ındır’ dedi. Evet, Kur’an’da öyle olduğunu ben de biliyorum ama sana siyasi iktidar kimde olacak onu anlatmaya çalışıyorum dedim.  Şahısta mı olsun, ailede mi olsun, sınıfta mı olsun, milletin kendinde mi olsun, deyince; ‘Millet senin kafanda teşekkül etmiş bir evhamdan ibarettir .’dedi. ‘Peki, ne var, cemaat var, tarikat var.’ dedi.
Sevgili güzel insanlar millet kavramını yok etme noktasına sürat ile gitmekteyiz. Osmanlı’da millet yoktu. Beni lütfen yanlış anlamayın, millet kavgasını Gazi Mustafa Kemal başlattı ve bize millet olma vasfını vermeye çalıştı. Aziz ve necip Türk Milleti bunu söylüyordu.
Bir şeyin daha altını çizelim, büyük tarihçilerden biri; Osmanlı çöküyordu diyor, Tanzimat’ın aydınları da Osmanlı’nın çöküşünü seyrediyordu. Şimdi de Türkiye’de aydınlar aynı şeyi yapıyor. Millet feleğinin kaderini aziz hanımefendiler beyefendiler aydınlar çizer.
Bugün aydınlar suskun, konuşmuyorlar.
Burada yaptığımız konuşmaların bir gün inşallah gök kubbede yerini almasını temenni ederim.
Sevgili Hasan Korkmazcan çalışıyor. Allah yardımcısı olsun. Ben bir Atatürk sevdalısıyım, bir Türkiye sevdalısıyım, ben o rüzgârlarla büyüdüm ve büyüyorum. Biraz evvel söylediğim gibi haramdan uzak yaşadık, Allah’lı bir dünyada var olmanın kutsiyeti içindeyiz. Yapılan araştırmalara göre  yüzde 28 insan tarafsız şu anda. Demek oluyor ki bir boşluk var, bir beklenti var. Sandığa gideceksiniz, gitmekle de kalmayacaksınız, dostlarınızı tutacaksınız sandığa getireceksiniz. Bu yüzde 28 sizin arkadaşlarınız, bunları sandığa getirin. Demokrasinin yolu madem sandıktan geçiyor, sandığa sahip olunuz.
Ben 46 seçimlerine Demokrat Parti’nin İzmir Kemalpaşa ilçesinden girdim. Pomak Köyü vardır, bir de Boşnaklar Köyü vardır. Ben o köyde seçime girdim. Köyün ağası geldi, ne yazıyorsunuz dedi, işte zabıt tutuyoruz dedik, yırt onu dedi. Yırttılar yaz oraya dedi 168 iştirak, 168 CHP. Döndü bana ‘ Halil Efendi’nin oğlu babana söyle benim ne dediğimi anlar o’ dedi.  Bir hafta sonra babam devlet memuruydu mahkeme başkâtibi tayini çıktı, gerekçe neydi biliyor musunuz?
Memurun oğlu demokrat olmaz. Ben oradan geliyorum hanımefendiler, beyefendiler. Şimdi sevgili Esat (Kıratlıoğlu) benim kardeşim, çok güzel şeyler söyledi, yolunuz aydınlık olsun. Yeni bir oluşumun içerisinde uğraşıyormuşsunuz, hayırlısı olsun. Ben sevgili Esat gibi sizlere sadece temennide bulunur, eksik olan veya ihtiyaç duyduğunuz fikirler olursa onlara da yardım ederiz. Onun dışında bizim aktif görev almamız, hele benim almam mümkün değildir. Ama sizi desteklemekten geri kalmayız.
Ya Erdem neden böyle söylüyorsun. 3 tane evladım var. Ne olur girersem biliyor musunuz? 3’ü de devlet memuru. Biz politikadan çocuklarımıza çok çektirdik. Parlamentonun içerisinde gerçek bir milletvekili olarak haysiyetinizle ayakta kalmak istediğiniz zaman çektiğiniz ıstırabın ne olduğunu bilir misiniz?. Fevkalade zor. Ne gündüzünüz var, ne de geceniz, ne yemek saati, ne de tatil. Hiç birisi yoktu. Biz öyleydik çünkü bizi delege seçiyordu. Biz genel başkanların karşısında takır takır konuşurduk. Şimdi konuşamazsınız ki. 50-60 halkın meclisidir.60-80 delegelerin meclisidir. 80’den sonraki mecliste genel başkanların meclisidir. Genel başkana karşı çıkamazsınız. Çıkarsanız kapıya konulursunuz ve bunun adı demokrasidir. Demokrasi düşündüğünüzü rahatça söylemektir. Dostoyevski harika bir roman yazmış. Diyorlar ki; Çar seni takdim edecek. Çar’ın huzuruna çıkıyor. Çar; ‘Dile benden ne dilersen.’ diyor. Dostoyevski; ‘Suallerime cevap.’ diyor. Öyleyse demokrasiyi yaşatmak istiyorsak, birey şaheserdir.
Kur’an baştan sona insandır. Bunları şunun için anlatıyorum, sevgili Hasan’ın ve sizlerin hepinizin yolunun aydınlık olmasını Cenab-ı Hakk’tan diliyorum. Size duamız eksik olmayacaktır, temennim eksik olmayacaktır,  sıkıştığınız anda tecrübelerimden yararlanmak istediğinizde amenna der destek veririm, başımın üzerinde yeriniz var.”

15 Kasım 2014 Cumartesi

YENİ BİR PARTİ UFUKTA, (DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ) HASAN KORKMAZCAN GELİYOR… BAYKAL VE ARINÇ'A DİKKAT!

YENİ BİR PARTİ UFUKTA, HASAN KORKMAZCAN GELİYOR…
BAYKAL VE ARINÇ'A DİKKAT!
Mehmet Necati GÜNGÖR
Yeni bir parti daha yolda…
Bu da Hasan Korkmazcan'ın partisi.
Bu gün yarın açıklanır.
Ciddi bir alternatif olmayınca pıtrak gibi partiler türüyor.
Ancak, hiç birisine şans tanınmıyor.
Hatta bunlara “pazarlık partileri” diyenler de var.
Açalım:
Seçimler yaklaştığında bu partilerin kurucuları, kendilerini parlamentoya taşıyabilecek pazarlıklarla meşreplerine uygun ana partilerde yer alabilirler.
Sağcılar MHP ile, solda olanlar CHP ile...
Hesapları bu olsa gerek.
Böyle bir uyanıklığa ana partiler yatar mı, biraz zor görünüyor. Bagajlarında yer yok gibi.
PARTİCİLİK OYUNU
“Particilik oyunu”dur, isteyen istediği parti ile oyalansın bakalım.
Biz, iktidarın ve ana muhalefetin durumuna bakalım:
Bir: 
ABD'nin Tayyip beyi artık istemediğine dair rivayetler bazı ABD mahfillerinde açıktan açığa dillendirilmeye başlandı.
İki: 
Davutoğlu formülü tutmadı. Anketlerde AKP'nin oy kaybına uğradığı görülüyor.
Üç: 
Saray AKP'yi fena vurdu. Hem Batı basınında, hem iç kamuoyunda tepki ve alay konusu.
ABD'nin hesabında CHP-MHP koalisyonu oluşturmak gibi bir projenin olduğu dillendiriliyor.
Mevcut durumla bunun olamayacağı da görülüyor.
MHP oylarında herhangi bir düşüş yok ama, CHP'nin içi karışık. Bu da sandığa yansıyacak gibi.
Dersim özrü CHP'yi epey karıştıracak.
Bu durum, CHP'nin aslına dönmesi yönündeki hareketlenmeleri daha ritimli hale getirebilir.
Tabii, akla ilk gelen Baykal.
“Tecrübesi ve milli duruşuyla Baykal bu günler için lazım” diyenlerin sayısı CHP içinde de, dışında da artıyor.
Baykal'ın yürüyüşüne dikkat! Yeniden partinin başına getirilebilir.
Yeni ve ani bir kurultayla...
Zira, CHP'de karnı guruldayanların sayısı bir hayli fazla.
“Guruldama” başlayınca “kurultay”lar toplanıyor.
Gelelim iktidar partisine:
Evet, Davutoğlu tutmadı.
Parti içinde Davutoğlu'na karşı homurdanmalar var.
Tayyip beyin bıraktığı boşluk önümüzdeki günler, ya da haftalarda daha büyük çalkantıları ortaya çıkarabilir.
Bunun işaretlerini “partinin vicdanı” diye tanımlanan Bülent Arınç'ın bazı beyanlarından anlıyoruz.
Arınç açıkça yolsuzluklara ve israfa, özellikle de bu devasa sarayın yapımına dokundurmalarda bulunuyor.
Bunlar, örtülü eleştiriler.
Niyet açığa çıktıkça, eleştirilerin dozu artabilir.
Sözün kısası; Davutoğlu ile olmadığını gören partinin ağır abisi liderliğe oynayabilir.
Ancak, burada da Tayyip bey faktörünü unutmamak gerek.
Arınça'a yol verir mi?
Bülent beyin omurgasını birkaç darbe ile eğik hale getiren de o değil miydi?
Bekleyip, göreceğiz.

12 Kasım 2014 Çarşamba

TÜRK DÜNYASI KURULTAYI 2014, “Türk Dünyası Kurultayı 2014” Afyon’da yapıldı

TÜRK DÜNYASI KURULTAYI 2014
“Türk Dünyası Kurultayı 2014” Afyon’da yapıldı
Türk insanı, Türk dünyasının derlenip toparlanmasının (adalet, huzur iklimi) ve dünya barışının teminatıdır. Türk Dünyasında alfabe birliğine ihtiyaç vardır.
HASAN
KORKMAZCAN
Millet Derneği tarafından düzenlenen “Türk Dünyası Kurultayı 2014” Afyonkarahisar da gerçekleştirildi. Kurultaya; Millet Partisi Genel Başkanı Aykut EDİBALİ, eski bakanlardan Halil Şıvgın, Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, Prof. Dr. Enis Öksüz, TBMM eski Başkanvekillerinden Hasan Korkmazcan, Prof. Dr. Salih Aynural, Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Prof. Dr. Ekrem Sarıkçıoğlu, Avrasya Dernekleri Genel Başkanı İsmail Cengiz, Türk Dünyası Derneklerinin temsilcileri ile kalabalık bir topluluk katıldılar.
Edibali, Türk Dünyasının Aksakallısı seçildi
Kurultayda Türk Dünyasının problemleri ve çözüm yolları üzerinde eski bakanlar, akademisyenler ve dernek temsilcileri tebliğlerini sunarken biran önce Türk dünyasının aralarındaki problemleri çözerek birlikte hareket etmeleri gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin de Türk dünyasındaki gelişmelere daha duyarlı bir şekilde yaklaşmasını, problemlerin çözümü konusunda daha aktif rol üstlenmesi gerektiğini belirttiler. Kurultaya tebliğ sunan konuşmacılar Türk Dünyası konusunda hassas davranan ve kamuoyunun dikkatini Türk dünyası üzerine çekmek için gayret gösteren Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali’yi Türk Dünyasının aksakallısı olarak seçtiklerini ilan ettiler.
Kurultayda konuşan Edibali, Türk dünyasının meselesi Türkiye’nin meselesidir diyerek, Türk dünyasında yaşanan olaylara seyirci kalamayacağımızı işte, fikirde, düşüncede birlik sağlanarak Türk dünyasının İslam’a ve insanlığa hizmet için yeniden canlanması gerekmektedir. Adriyatikten Çin seddine kadar 21. Asır Türk asrı olacaktır. İnsanlığın huzur ve barış içinde yaşaması için Türk dünyasının önce problemlerini çözmesi sonra da hakimiyetini kurması gerekmektedir. Türk insanı Türk dünyasının derlenip toparlanmasının ve dünya barışının teminatıdır.
Türk gücü ortaya çıkmasın diye İran’da bölücü faaliyete müsaade edilmez
Prof. Dr. Salih Aynural Türk gücü ortaya çıkmasın diye İran’da bölücü faaliyete müsaade edilmediğini belirterek güçlü Türkiye’nin etki edeceği alanları misalleri ile anlatarak şunları söyledi:
Türk dünyası çok zengin ve geniş bir coğrafyadır. Maalesef bu coğrafyadaki geniş aile yeterince birbirlerini tanımamaktadırlar. Öyle bir imaj yaratıldı ki Türkiye’nin dışında bir Türk yok. Şu anda bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Güçlü bir Türkiye olduğu halde problemlerin çözüleceğine inanıyorum. Güçlü Türkiye’nin etkili olacağı alan Balkanlardan Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Türkistan’a kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Amerika ile İran birbirlerine düşman gibi gözükmektedirler. Ama masa altında müttefiktirler. Amerika İran’ın parçalanmasını istemez. Dikkat ederseniz İran’da bölücü bir faaliyet gözükmemektedir. Sözde biz müttefikiz İran ise düşman. İran orada denge unsurudur. İran parçalanırsa Balkanlardan Kafkasya’ya kadar Türk varlığı kendini hissettirecektir. Bunu istemezler. Bunun için de İran’da bölücü faaliyetlere müsaade etmezler. İran’da yüzde 45 Türk nüfus bulunaktadır. Kimse buna dikkat etmez.
Türkiye güçlendiği takdirde etki alanında bulunan coğrafyada birlik beraberliği meydana getirirse süper bir güç olacaktır. Bunu istemeyen güçler Türkiye’nin başına değişik belalar sarmaktadırlar. Provokasyona gelmeden birlik beraberliğimizi sağlamak gerekmektedir.
Doğu Türkistan’ı haritadan yok etmek istiyorlar
Doğu Türkistan’ı temsilen kurultayda konuşan temsilci 1949 yılında Çinlilerin nüfusu %3 iken bugün %45 olmuştur diyerek şunları söyledi: Doğu Türkistan 30 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan bir yerdir. Bugün Çin işgali altındadır. Çin dilimizi değiştirmeye kalktı. Türklüğümüzü yok etmeye çalıştı. Ama Doğu Türkistanlılar buna izin vermeyecektir. Doğu Türkistan’ı haritadan yok etmek istiyorlar. Türklerin ikiden fazla çocuk yapmasına izin vermiyorlar. Çocuklar kaçak yollardan dağlarda Çin yönetiminden habersiz olarak dünyaya getirilmektedir. Yeni doğan bu çocuklara kimlik verilmemektedir. Eğitimden sağlığa hiçbir hakları yoktur. 18 yaşından küçüklerin camiye girmesi yasaktır. İslam’a uygun giyinen kadınların devlet kurumlarına girmesi yasaktır. Bir mahalleden diğer mahalleye giderken yetkililerden izin almak gerekmektedir.
Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dışı uygulamaların biran önce son bulması için yetkililerimizin harekete geçmesi gerekmektedir.
Suriye’de Türkiye’nin Garantörlüğünde özel kanton bölgeler oluşturulmalı
Suriye Türkmenleri adına konuşan Bekir Atacan Suriye nüfusunun %80’i Türk kökenlidir. Suriye İstiklal Marşının yazarı da bir Türk’tür diyerek Suriye’de yaşanan olayları değerlendirdi. Türklerin yoğun olduğu bölgelerde Türkiye’nin garantör olduğu özel kanton bölgelerin oluşmasını sağlamak gerekmektedir. Bunun sağlanması ile Türkiye’nin bölünmesi engellenecek ve bölgede Bağımsız Kürdistan’ın kurulması engellenmiş olacaktır.
Suriye Türkmenlerinin problemlerini anlatan dernek temsilcileri Suriye Türk dünyasının kanayan yarasıdır diyerek bize sahip çıkmazsanız gün gelecek orada bir Türk bulamayacaksınız dediler. Onlarca köyümüz katliama uğradı. Türk kamuoyuna orada yaşayan Türklerin derdini anlatamadık. Türkmenler 9 ay Türk sınırında bekletildiler. Kürtler ise 9 saat bekletildi. Bakan geldi onları karşıladı. Peşmergeye yapılan muamele maalesef Türkmenlere yapılmamaktadır.
Nogay Türkleri adına konuşan Veysel Demir 500 yıldır devletsiz yaşamaktayız diyerek esir Türklerin bir tek devleti vardır o da Türkiye Cumhuriyetidir. Esir Türklere ve Türk dünyasına yardımcı olmak üzere Türkiye Güçlü olmak zorundadır.
Bulgaristan’dan Türk kalmak için göç ettik
Bulgaristan Adalet Federasyonu Başkan Yardımcısı Nesrin Sipahi Kıratlı, Bulgaristan Türklerinin yaşadıkları problemleri dile getirerek şunları söyledi; Bulgaristan Balkanlardaki Türk nüfusunun yoğun olduğu bir ülkedir. 1972 yılında yaşanan göçü bugün hatırlatmak isterim. Bu göç milli ruhun göçüdür. Sadece Türk kalmak için göç ettik. Milli şuurumuz için göç ettik. Biz 1972 de iyi bir durumdayken, refah seviyemizin yüksek olduğu bir dönemde iken göç ettik. Türkiye’ye geldiğimiz zaman ekonomik sıkıntılar yaşadık. Türkiye’nin değerini burada yaşayanlar iyi bilmelidir. Unutmayalım ki gideceğimiz başka bir yer yoktur.
Türk Dünyasında alfabe birliğine ihtiyaç vardır
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı Türk milleti Allah’ın katında emanete sahip çıkmanın adıdır. İslam’a en büyük hizmeti yapan Müslüman Türk milletini anlamak için Kur’an’da ve Hadislerde ifade edilen mesajlar iyi anlaşılmalı ve iyi değerlendirilmelidir. Kur’an ve Hadisler iyi incelenirse Tük milleti daha iyi anlaşılır.
Prof. Dr. Enis Öksüz alfabe birliğine dikkat çekerek şunları söyledi: Türk dünyasında akılları birleştirip ortak aklı bulmak için alfabe birliğine ihtiyaç vardır. Bu bir zarurettir. Bunun kıymetini bilelim.
TBMM eski Başkanvekili Hasan Korkmazcan, Türkleri belli bir bölge sınırlandırmadan geniş açıdan değerlendirmek gerekir. Kurultayımız Dünya Türklüğünün kurultayıdır. Olaylara bu gözlükten bakmazsak dünyaya barış gelmez.
Sağlık eski bakanı Halil Şıvgın Türk dünyasını unutturmak, gizlemek ve yok etmek isteyen batılılar coğrafyamıza Orta Asya demektedirler. Bu oyuna gelmemek için Orta Asya yerine Büyük Türkistan tabirini kullanmalıyız. Türklerin Meskenova olarak isimlendirdiği yer bugün Moskova olmuştur. Otun bitkininin yetişmesine elverişli olmadığı için yeryaban dediğimiz yer Erivan olmuştur.
Milli bir dış siyasetimiz yok
Avrasya Dernekleri Genel Başkanı İsmail Cengiz yeraltı ve yer üstü kaynakları bakımından oldukça zengin 10 milyon kilometrekarelik geniş bir coğrafyamız var. Potansiyelimiz var. Ama bu potansiyele uygun milli bir dış siyasetimiz yok. Suriye’den kaçan, ülkesini savunmaktan aciz insanlara kucak açtık. Neden Suriye’den kaçan Türkmenlere sahip çıkmıyoruz? Suriyeli mültecilere bir kimlik kartı veriyoruz. Bununla tedavi olabiliyorlar. Ama halen Türkmenlere bu hak verilmiyor. Türkmenler yabancı muamelesi görüyor. Nasıl yezidilere, peşmergelere el uzatıyorsak Türkmen kardeşlerimize de el uzatmak insani bir görevdir.
1990’a kadar Türkiye’nin Türk dünyası politikası yoktu
Ortadoğu’nun İngiliz politikasının bir çocuğu olduğunu belirten Devlet eski bakanlarından Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, Ortadoğu’da izlenen politikayı Birinci dünya harbinde İngiliz dış işleri bakanı belirlemiştir. Ürdün, Lüban, Suriye… kısaca körfez ülkelerinin bayrakları dahi o dönemde Ortadoğu politikasını belirleyen İngiliz bakan tarafından çizilmiştir.
1990’a kadar Türkiye’nin Türk dünyası politikası yoktu. 1944 yılında Türkiye’ye iltica eden 417 Azeri Türk’ü Sovyetlere iade edildiler. İade esnasında sınırın hemen öbür tarafında gözlerimizin önünde ilk iade edilenler kurşuna dizildiler. İadeyi gerçekleştiren komutan durumu Ankara’ya bildiriyor. İkinci grubu iade etmeyelim gözlerimizin önünde kurşuna dizdiler, dedi. Ama Ankara’nın cevabı derhal onları da iade edin oldu. İkinci grupta iade edilince gözlerimizin önünde onlarda sınırın öbür tarafında kurşuna dizildiler.
Alman ordusu tarafından esir alınan Türkler kendilerinin Türkiye’ye iade edilmelerini istediler. Almanlar ’da Türkiye’ye soralım isterlerse sizi oraya gönderelim dediler. Ankara bizim sizin elinizde bulunan vatandaşımız yok diyerek kabul etmediler. Türkiye o kardeşlerimizi kabul etmediği için onlar da Almanya’da idam edildiler. Türkiye’nin bir Türk dünyası ile ilgili politikası olsa idi bu acıları yaşamazdık.
Haber Tarihi: 12.11.2014 (http://www.milletdernegi.com/haber.php?haber=turk-dunyasi-kurultayi-2014&hno=158#sthash.P5Cqgcsn.dpbs)

21 Ekim 2014 Salı

HASAN KORKMAZCAN: "BİN YILLIK KAPI KOMŞULARINI BİLE, BİRBİRLERİNE DÜŞMAN ETTİLER!..."

DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ BAŞKANI HASAN KORKMAZCAN: BİN YILLIK KAPI KOMŞULARINI BİLE BİRBİRLERİNE DÜŞMAN ETTİLER
* Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı ve dört dönem Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan; “ İlk olarak onurumuz ve tüm değerlerimize sahip çıkmalıyız. Bu değerler bütün dinlerin mukaddes kabul ettiği insan hak ve özgürlükleri ve bunların özeti olan insan onurudur. İnsan onurunu savunmak, kendisine insan diyen herkesin görevidir ” dedi
            Konuşmasında ülkeyi idare edenlerin insan hakları ve eşitlik ilkesine tamamen ters bir uygulama gerçekleştiğini söyleyen Hasan Korkmazcan “ Eşit vatandaşların eşit yarışıyla eşit şekilde devletin imkanlarından yararlanarak aralarında yapacakları namuslu, dürüst, saydam ve demokratik seçim ile olur Cumhuriyet Devleti” dedi.
Hasan Korkmazcan şunları söyledi:
“21. Yüzyılın başında değerlere savaş açmış güçler var. Bunların etkisinde kalmış yönetimler var. Bunların etkisiyle kapı komşusuna, kendi akrabasına  bin yıldan beri yaşadığı insana düşman olmuş kesimler var. O zaman bizim yeni bir silkinme ile hem kendimizi bu saldırılardan korumak hem de diğer ülkelere örnek olacak şekilde dünyaya yeni bir anlayışı duyurmamız gerekiyor. Kendiniz düzgün bir durum sağlayabilirseniz en büyük duyuruyu sağlamış olursunuz. Her birimiz yaptığımız işlerle bir şeyler anlatabiliriz. Yoksa sadece konuşarak anlatacağımız şey acaba hayatta tatbik ediliyor mu, edilmiyor mu endişelerini uyandırır. Onun için mutlaka yaptığımız iş ile söylemlerimizi ifade edeceğiz.
Biz ne yapmalıyız?
İlk olarak değerlere sahip çıkmalıyız. Bu değerler bütün dinlerin mukaddes kabul ettiği insan hak ve özgürlükleri ve bunların özeti olan insan onurudur. Sahip çıkacağımız şey insan onurudur. İnsan onurunu savunmak insanın cesedinin dahi onurunu savunmak kendisine insan diyen herkesin görevidir. Herkesin söz hakkı,  ifade hakkı ve inancına sahip çıkacaksınız. Buralarda kurallar belirlenmiştir. O kuralları beraberce belirleyeceğiz ve kurallara evvela kendimiz uyacağız. Bu çerçevede demokratik değerleri savunmak nasıl olur dedik.
Demokratik sözünün içinde milletle ilgili halkla ilgili şeylerin hepsi vardır.
Bu değerlerin yaşayabilmesi için bir araya gelmemiz lazım. Millet denen kavramda bir araya geliriz. Milleti geçmişteki bütün değerleriyle geleceğe taşımanın yolu devlet olmaktır. Bizim devletimiz 7 bin yıllık bir devlet. Cumhuriyetimiz şu anda 91 yaşında fakat cumhuriyet kurulduğu gün oluşmuş bir şey değil. Zaten Ortadoğu’daki bütün devletlerin her biri neden sömürülmekten ve iç kavgadan kurtulamadı da Türkiye farklı kaldı derseniz o milli birikimin oluşturduğu devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Türkiye Cumhuriyeti evvela milli bir devlettir, herhangi bir sınıfın, zümrenin, bir ırkın, bir kesimin devleti değildir, milli bir devlettir. Gayri milli her tavra karşı çıkmak bu milli devletin görevidir. Bu devlet demokratik bir devlettir. Yani herhangi bir dar zümre tarafından, bir sermaye grubu tarafından yönetilmez, halk tarafından yönetilir. Eşit vatandaşların eşit yarışıyla eşit şekilde devletin imkanlarından yararlanarak aralarında yapacakları seçim ile olur demokratik devlet.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin bir diğer özelliği de laik devlettir.
Laik devleti bir kısım insanlar yanlış anlıyor. Hem laik hem Müslüman olunmaz diyen cahiller var. İslam demokrasi dışındaki hiçbir yönetimi meşru saymaz. Kur’an’ı açın okuyun, 4 halifenin yaptığı yönetimi görün. Bunlarla mukayese edince onun dışındaki yönetimler İslam’ın ideal yönetimleri değildir. İdeal yönetim 4 halifeyle bitmiştir. O yönetim tarzı da o zamana göre cumhuriyettir, o zamana göre demokrasidir. İnsanlar seçmişlerdir. Demokratik ve laik devlet İslam’ da Türk milletinin 7 bin yıllık geleneklerine de insanlığın bugün ulaştığı yönetim anlayışına da en uygun yöntemdir.
Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlettir.
Sosyal devlette hiçbir vatandaş aç, işsiz, eğitimsiz kalmaz. Devlet bunu garanti eder. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Her şey hukukun içinde olacaktır. Şimdi bunların dışında bir takım telkinlerle kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Bütün devlet yönetimindeki değerler aşındırılıyor. Burada geleceğimiz nokta, değerleri yeniden yaşatmak için çalışmak her onur sahibi vatandaşın göreviyse bu onur sahibi vatandaşlar örgütlenip seslerini yükseltmeli, güçlerini ortaya koymalı ve en önemlisi yapabilecekleri hizmetleri birbirleriyle dayanışma içerisinde sahneye çıkarabilmeli.
İnsanların yaratıcılığı ve becerisi ancak örgütlü bir halde ortaya çıkar.
Bu değerler hareketinin hanımlarla ilgilini oluşturmak için bir araya geldik. Buradan bir yönetim kurulu belirleyeceğiz. Bu yönetim değişik alanlarda çalışan hanımefendileri Demokratik Değerler çerçevesi altında örgütleyeceğiz. Bu yolla Dünya Türklüğü Kurultayı dediğimiz bütün dünyadaki Türkler ile ilgili Dünya Türklüğü Kurultayı’nın kadınlar bölümünü oluşturacağız. Böylece çalışmalarımız Türkiye’de değil, Türk Dünyası’nda, Almanya’da, Fransa’da, Kanada’da Türklerin bulunduğu her yerde bugün artık iletişim imkanları kolay olduğu için;
Dünya Türklüğünün kadınlar bölümünü de oluşturacağız.
Böylelikle o ülkelere de Demokratik Değerleri yavaş yavaş ileteceğiz. Eğer Türk cumhuriyetlerinde halk kendi yönetimlerine sahip olmazsa zamanla Suudi Arabistan’a benzer. Bunların sonu yoktur. Bunların sonu ya parçalanmak ya da sömürücülerin insafına kalmaktır. O bakımdan biz bütün din kardeşlerimize, tarihte kültür akrabalığı olan toplumlara da örnek olmak zorundayız. Türkiye 1960 yılına kadar kesin olarak bütün İslam dünyasında örnek alınan bir ülkeydi. Darbeler olduktan sonra bizim de içimizde karışıklıklar olduğu görüldü ve bir türlü o imajımızı düzeltemedik.
Türk Milleti ve tarihi adına "Örnek olma" özelliğimizi dahi kaybettik.
Şimdi yeniden bunu kazanmak zorundayız. Çünkü dünya yeniden şekilleniyor. Çok süratli şekilde bozulmakta olan uluslararası sisteme de müdahale edebilmek iç in Türkiye2nin en kısa zamanda kendisine gelmesi derlenip toparlanması lazım. İnşallah hep beraber gelecek kuşaklara birtakım hizmetleri tescillenmiş olarak örgütlü bir şekilde ve kurumsallaşmış olarak devredeceğiz. Birisi hizmeti yapıp gittiğinde dağılma olursa hiçbir şey yapılmamış sayılır. Yapılan hizmetin daha sonra devam etmesi önemli. Devam etmesinin şartları da Demokratik Değerler çalışmasındadır. Bunları yaşayarak  uygulayarak bizzat ortaya koyacağız."

15 Ekim 2014 Çarşamba

"DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ" İLK TOPLANTISINI YAPTI

"DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ" SİYASETE START VERDİ VE İLK TOPLANTISINI YAPTI
 Aralarında eski bakan ve parlamenterler ile onlarca zirve ismin bulunduğu "Demokratik Değerler Hareketi" ilk toplantısını; "Öveçler Kâbil Caddesi, 1330. Sokak, Yalçınkaya Ap. No: 4/5, Çankaya-ANKARA (İrtibat Tel: 0312 472 04 81)" adresindeki merkez bürosunda yaptı.
            Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı ve Siyaset Adamı Hasan Korkmazcan'ın başkanlığında toplanan buluşmaya 81 önemli isim katıldı. Kadınların ve gençlerin de çoğunluklu olarak yer aldığı toplantıda, sanayici ve iş adamları, akademisyenler, bilim ve kültür alanında isim yapmış önemli isimlerin katıldığı tanışma toplantısı 4 saat sürdü. Toplantıda önce herkes ayrı ayrı takdim edilip tanıtıldı, arkasından katılımcılara söz verildi.
            Daha ziyade siyasi manada değerlendirmelerin yapıldığı toplantıda son günlerde gündemde yer alan konular dile getirildi.  

10 Ekim 2014 Cuma

HASAN KORKMAZCAN VE "DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ"

"DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ" 
NE DEMEKTİR?..
            Demokratik Değerler Hareketi Başkanı (Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı ve Başkent Ankara Meclisi Kurucular Kurulu Başkanı) Hasan Korkmazcan yaptığı açıklamada ‘Ankara Kurtuluş Savaşı Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün karargahıdır. Ankara milli iradenin kalbi olan TBMM'nin kurulduğu dünya sahnesidir. Ankara Türk Milletinin bağımsızlık bilinç ve kararlılığının merkezidir. Ankara başkentimizdir, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentidir ve başkenti olarak kalmaya da devam edecektir.’ dedi.
            Bir grup aydın ve Anadolu insanının bir araya gelmesi ile çalışmalarına başlayan        “Demokratik Değerler Hareketi “ nin öncü ismi konumundaki Hasan Korkmazcan ile hareketin ne yapmak istediğini ve ne gibi faaliyetler yapacağı üzerinde durduk. Soru ve cevap niteliğindeki görüşmemiz şu şekilde   oluştu:
            Soru: Demokratik Değerler Hareketi neleri amaçlıyor?.
            H.K: Türkiye Cumhuriyeti; milli, demokratik, laik ve sosyalbir hukuk devletidir. Devlet nitelikleri, aynı zamanda, demokratik toplumların bağlı olduğu değerler sistemidir.
Günümüzde her türlü ilke, değer hükmü, hukuk kuralı ve milli organizasyonu etkisiz ve geçersiz kılmaya çalışan küresel projeler yürütülmektedir. Bu projelerin hedefi, kadim milletleri, milli devletleri ve insanlık barışını yıkarak sapkın bir hegemonya kurmaktır.
Biz demokratik değerleri yeniden gündemin ilk sırasına taşımak istiyoruz. Demokrasinin değerleri güçlenmedikçe milli birlik ve bütünlüğün, hukuka bağlı devlet yönetiminin sürdürülebilmesi, huzur ve refahın sağlanması mümkün değildir.
Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın tarihi tüm birikimleri, ahlak ve fazilet ilkeleri demokrasinin dayandığı değerlerdir.
İnsan onurunu en üst değer olarak gözetmeyen hiçbir yönetim meşru olamaz.
Demokrasi, değerlere bağlı bilinç, kurum, kural ve yönetimler hayata geçirilebiliyorsa fazilet rejimidir.
Biz, Türk Milletinin binlerce yıllık devlet, 138 yıllık demokrasi birikimiyle demokratik değerleri yeniden bütünleştirmek istiyoruz.
Soru: Demokratik Değerler Hareketinin ''Ankara'dan doğan güneş, tüm Anadolu'yu aydınlatacaktır.'' Sloganı neden seçildi?
H.K: Ankara sadece bir şehir adı değildir. Ankara bütün dünyada özel anlamı ve ruhu olan bir bilinçtir.Başkent Ankara Meclisi çevresinde toplanılmasını sağlayan da bu özel bilinçtir.
Ankara Kurtuluş Savaşı Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün karargahıdır.
Ankara milli iradenin kalbi olan TBMM'nin kurulduğu dünya sahnesidir.
Ankara Türk Milletinin bağımsızlık bilinç ve kararlılığının merkezidir.
Ankara başkentimizdir ve Türkiye Cumhuriyetinin başkentidir ve başkenti olarak kalmaya devam edecektir.
Ankara Hacı Bayram Veli ve Akşemsettin öğretisiyle Birinci İstanbul, beşyüzyıl sonra da muzaffer ordumuzun işgalcileri kovmasıyla İkinci İstanbul Fethini gerçekleştiren kahramanlık destanının yazarıdır.
Ankara tarihte Ahi Cumhuriyeti ve TC olarak iki Türk Cumhuriyetinin kuruluşuna ev sahipliği yapmış biricik şehirdir.
Ankara kadim Türk medeniyetinin bütün birikimlerini yaşatan Seymenlik, Ahilik ve kahramanlık ocağıdır.
Ankara Türk milletinin uğruna her fedakarlığı göze aldığı insan onuru, insanlık değerleri ve ahlak ilkelerinin somutlaştırıldığı bir fazilet tarihidir.
20. yüzyılda Türkiye iki defa emperyalist saldırıları püskürtmüş ve tarihe iki destan yazmıştır. İlki dünya savaşında Çanakkale ikincisi  Kurtuluş savaşında İstiklal Marşı…
Çanakkale Destanını yazan Mehmet Akif, İstiklal Marşını ebedi milli marşımız olarak savaş bulutları gölgesindeki Ankara' da kaleme almıştır.
Her karanlık ve alacakaranlık dönemde Ankara bütün dünya mazlumlarına umut ışığı olmuştur. Bugün de Ankara ruhu ve bilinci yeniden parlamaya aday olmak zorundadır.
H.K: Türkiye Cumhuriyeti; milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Devlet nitelikleri, aynı zamanda, demokratik toplumların bağlı olduğu değerler sistemidir.
Günümüzde her türlü ilke, değer hükmü, hukuk kuralı ve milli organizasyonu etkisiz ve geçersiz kılmaya çalışan küresel projeler yürütülmektedir. Bu projelerin hedefi, kadim milletleri, milli devletleri ve insanlık barışını yıkarak sapkın bir hegemonya kurmaktır.
Biz demokratik değerleri yeniden gündemin ilk sırasına taşımak istiyoruz. Demokrasinin değerleri güçlenmedikçe milli birlik ve bütünlüğün, hukuka bağlı devlet yönetiminin sürdürülebilmesi, huzur ve refahın sağlanması mümkün değildir.
Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın tarihi tüm birikimleri, ahlak ve fazilet ilkeleri demokrasinin dayandığı değerlerdir.
İnsan onurunu en üst değer olarak gözetmeyen hiçbir yönetim meşru olamaz.
Demokrasi, değerlere bağlı bilinç, kurum, kural ve yönetimler hayata geçirilebiliyorsa fazilet rejimidir.
Biz, Türk Milletinin binlerce yıllık devlet, 138 yıllık demokrasi birikimiyle demokratik değerleri yeniden bütünleştirmek istiyoruz.
Soru: Demokratik Değerler Hareketinin ''Ankara'dan doğan güneş, tüm Anadolu'yu aydınlatacaktır.'' Sloganı neden seçildi?
H.K: Ankara sadece bir şehir adı değildir. Ankara bütün dünyada özel anlamı ve ruhu olan bir bilinçtir. Başkent Ankara Meclisi çevresinde toplanılmasını sağlayan da bu özel bilinçtir.
Ankara Kurtuluş Savaşı Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün karargahıdır.
Ankara milli iradenin kalbi olan TBMM'nin kurulduğu dünya sahnesidir.
Ankara Türk Milletinin bağımsızlık bilinç ve kararlılığının merkezidir.
Ankara başkentimizdir ve Türkiye Cumhuriyetinin başkentidir ve başkenti olarak kalmaya devam edecektir.
Ankara Hacı Bayram Veli ve Akşemsettin öğretisiyle Birinci İstanbul, beşyüzyıl sonra da muzaffer ordumuzun işgalcileri kovmasıyla İkinci İstanbul Fethini gerçekleştiren kahramanlık destanının yazarıdır.
Ankara tarihte Ahi Cumhuriyeti ve TC olarak iki Türk Cumhuriyetinin kuruluşuna ev sahipliği yapmış biricik şehirdir.
Ankara kadim Türk medeniyetinin bütün birikimlerini yaşatan Seymenlik, Ahilik ve kahramanlık ocağıdır.
Ankara Türk milletinin uğruna her fedakarlığı göze aldığı insan onuru, insanlık değerleri ve ahlak ilkelerinin somutlaştırıldığı bir fazilet tarihidir.
20. yüzyılda Türkiye iki defa emperyalist saldırıları püskürtmüş ve tarihe iki destan yazmıştır. İlki dünya savaşında Çanakkale ikincisi  Kurtuluş savaşında İstiklal Marşı.
Çanakkale Destanını yazan Mehmet Akif , İstiklal Marşını ebedi milli marşımız olarak savaş bulutları gölgesindeki Ankara' da kaleme almıştır.
Her karanlık ve alacakaranlık dönemde Ankara bütün dünya mazlumlarına umut ışığı olmuştur. Bugün de Ankara ruhu ve bilinci yeniden parlamaya aday olmak zorundadır.
H.K: Türkiye Cumhuriyeti; milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Devlet nitelikleri, aynı zamanda, demokratik toplumların bağlı olduğu değerler sistemidir.
Günümüzde her türlü ilke, değer hükmü, hukuk kuralı ve milli organizasyonu etkisiz ve geçersiz kılmaya çalışan küresel projeler yürütülmektedir. Bu projelerin hedefi, kadim milletleri, milli devletleri ve insanlık barışını yıkarak sapkın bir hegemonya kurmaktır.
Biz demokratik değerleri yeniden gündemin ilk sırasına taşımak istiyoruz. Demokrasinin değerleri güçlenmedikçe milli birlik ve bütünlüğün, hukuka bağlı devlet yönetiminin sürdürülebilmesi, huzur ve refahın sağlanması mümkün değildir.
Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın tarihi tüm birikimleri, ahlak ve fazilet ilkeleri demokrasinin dayandığı değerlerdir.
İnsan onurunu en üst değer olarak gözetmeyen hiçbir yönetim meşru olamaz.
Demokrasi, değerlere bağlı bilinç, kurum, kural ve yönetimler hayata geçirilebiliyorsa fazilet rejimidir.
Biz, Türk Milletinin binlerce yıllık devlet, 138 yıllık demokrasi birikimiyle demokratik değerleri yeniden bütünleştirmek istiyoruz.
Soru: Demokratik Değerler Hareketinin ''Ankara'dan doğan güneş, tüm Anadolu'yu aydınlatacaktır.'' Sloganı neden seçildi?
H.K: Ankara sadece bir şehir adı değildir. Ankara bütün dünyada özel anlamı ve ruhu olan bir bilinçtir.Başkent Ankara Meclisi çevresinde toplanılmasını sağlayan da bu özel bilinçtir.
Ankara Kurtuluş Savaşı Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün karargahıdır.
Ankara milli iradenin kalbi olan TBMM'nin kurulduğu dünya sahnesidir.
Ankara Türk Milletinin bağımsızlık bilinç ve kararlılığının merkezidir.
Ankara başkentimizdir ve Türkiye Cumhuriyetinin başkentidir ve başkenti olarak kalmaya devam edecektir.
Ankara Hacı Bayram Veli ve Akşemsettin öğretisiyle Birinci İstanbul, beşyüzyıl sonra da muzaffer ordumuzun işgalcileri kovmasıyla İkinci İstanbul Fethini gerçekleştiren kahramanlık destanının yazarıdır.
Ankara tarihte Ahi Cumhuriyeti ve TC olarak iki Türk Cumhuriyetinin kuruluşuna ev sahipliği yapmış biricik şehirdir.
Ankara kadim Türk medeniyetinin bütün birikimlerini yaşatan Seymenlik, Ahilik ve kahramanlık ocağıdır.
Ankara Türk milletinin uğruna her fedakarlığı göze aldığı insan onuru, insanlık değerleri ve ahlak ilkelerinin somutlaştırıldığı bir fazilet tarihidir.
20. yüzyılda Türkiye iki defa emperyalist saldırıları püskürtmüş ve tarihe iki destan yazmıştır. İlki dünya savaşında Çanakkale ikincisi  Kurtuluş savaşında İstiklal Marşı…
Çanakkale Destanını yazan Mehmet Akif, İstiklal Marşını ebedi milli marşımız olarak savaş bulutları gölgesindeki Ankara' da kaleme almıştır.
Her karanlık ve alaca karanlık dönemde Ankara bütün dünya mazlumlarına umut ışığı olmuştur. Bugün de Ankara ruhu ve bilinci yeniden parlamaya aday olmak zorundadır.
İRTİBAT TEL: 0312 472 04 81

2 Ekim 2014 Perşembe

Milli Kurtuluş Öncüleri'nden Türk Milleti'ne bildiri

Milli Kurtuluş Öncüleri'nden Türk Milleti'ne bildiri
Türkiyemizin Halkçı, Milliyetçi ve Devrimci birikiminden gelen ve farklı parti ve örgütlenmelerde yer alan temsilciler, 28 Eylül 2014 Pazar günü saat 14.00'da Ankara-Alba Otel'de Milli Kurtuluş için Öncüler Toplantısını gerçekleştirdi. 
02 Ekim 2014 Perşembe 15:52
Türkiyemizin Halkçı, Milliyetçi ve Devrimci birikiminden gelen ve farklı parti ve örgütlenmelerde yer alan temsilciler, 28 Eylül 2014 Pazar günü saat 14.00'da Ankara-Alba Otel'de Milli Kurtuluş için Öncüler Toplantısını gerçekleştirdi .Bu toplantıda belirlenen Milli Kurtuluş Öncüleri Temsil Kurulu (MK ÖNCÜLERİ TK), bugün saat 12.00'da Ankara-Alba Otelde düzenlediği basın toplantısıyla Türk Milletine, 28 Eylül’de gerçekleştirilen toplantının sonuç bildirisini açıkladı.
Bildiri aşağıdadır. Fotoğraflar ve 28 Eylül 2014’te gerçekleştirilen toplantının katılımcı listesi ektedir.
Türk Milletine Bildiri
Türkiyemizin Halkçı, Milliyetçi ve Devrimci birikiminden gelen ve bugün farklı parti ve örgütlenmelerde yer alan temsilciler, 28 Eylül 2014 günü Ankara’da toplandılar ve aşağıdaki görüşlerin kamuoyuna açıklanmasına karar verdiler.
1. Bugünkü AKP iktidarı, küresel güçlerin güdümünde Millî Devletimizi ve Cumhuriyet Devrimimizi yıkma, millî ekonomimizi çökertme girişimiyle ülkemizi karanlık bir sürecin içine sürüklemiştir. Millî, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti saldırı altındadır.
2. İktidarın borçlanma ekonomisini sürdürme olanakları artık bulunmuyor. “Açılım” adını verdikleri Türkiye’yi bölme girişimi de, bölge ve ülke koşullarında çıkmaza girmiştir. Ülkemiz komşularımızla düşman hale getirilmiştir.
3. Türkiyemizi bu karanlık yönetimden kurtarma, hedeflenen Millî Hükümet önderliğinde bağımsızlığa, demokrasiye, barışa, vatan ve millet bütünlüğüne kavuşturma koşulları oluşmuştur.
4. 1876, 1908, 1920 süreçlerinden bugünlere uzanan bağımsız, aydınlanmış ve demokratik Türkiye’yi kuran birikim, bugün farklı parti ve çevrelerde yer alıyor. Bu öncü birikimi iktidar amacıyla örgütlemek, öncelikli görevimizdir. Genel seçim sürecine girdiğimiz koşullarda bu görevin yerine getirilmesi ertelenemez.
5. Tarihin önümüze koyduğu bu sorumluluğu başarmak için Atatürk’te birleşiyoruz. Çalışmalarımızı yapıcı bir anlayışla sürdüreceğimizi milletimize açıklıyoruz. Türkiyemizin geleceği için halk önderlerimizle ve aydınlarımızla birleşme kararlılığımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
Saygılarımızla.
Millî Kurtuluş İçin Öncüler Toplantısı adına Temsil Kurulu
(ABC sırasıyla)

Hasan Korkmazcan, E. TBMM Başkan Vekili (Başkan)
Doğu Perinçek, İşçi Partisi Genel Başkanı
Enis Öksüz, E. Ulaştırma Bakanı
E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin
Namık Kemal Boya, 68’liler Birliği Vakfı Kurucu Başkanı, CUMOK Koordinatörü
Tayfun İçli, E. Devlet Bakanı
Turgut Okyay, Onursal Yargıtay Üyesi
Prof. Dr. Tülin Oygür, E. Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Ufuk Söylemez, E. Devlet Bakanı, Millî Merkez YK Üyesi
Yaşar Okuyan, E. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
28 Eylül 2014 Milli Kurtuluş İçin Öncüler Toplantısı Katılım Listesi
Katılımcılar: 
(ABC Sırasıyla)
1 Abdulkadir Yıldız Dekorya Aşireti Lideri - Mardin
2 Ahmet Kumrulu Prof. Dr. - Yakındoğu Üni. Öğr. Üyesi
3 Ahmet Tatar İşadamı
4 Ahmet Yavuz E. Tümgeneral
5 Ahmet Zeki Uçok E. Hava Hakim Albay
6 Ali Akdemir Prof. Dr. - E. 18 Mart Üniversitesi Rektörü
7 Ali Demirsoy Prof. Dr. - E. Hacettepe Üni. Fen Fak. Dekanı
8 Ali Nejat Ölçen E. İstanbul Milletvekili - E. CHP Grup Başkanvekili
9 Ataman Özdemir E. CHP Ankara İl Bşk. Yrd. - ODTÜ Öğr. Gör.
10 Ayhan Yalçınkaya E. CHP PM üyesi - Gençlik Kolları Gen. Bşk.
11 Beyazıt Karataş E. Tümgeneral
12 Cahit Can Prof. Dr. - YDÜ Öğr. Üyesi.
13 Cavit Can E. İdare Mahkemesi Başkanı
14 Cevdet Demirbüken Kırıkkale Çelebi HES Direnişi Önderi - Çiftçi
15 Çağdaş Cengiz TGB Genel Başkanı
16 Dilek Gözütok Prof. Dr. - Ankara Üni. EBF Öğretim Üyesi - CKD YK Üyesi
17 Doğu Perinçek İşçi Partisi Genel Başkanı
18 Engin Kurşuncu Maden İş Soma 2 No'lu Şube Bşk.
19 Enis Öksüz E. Ulaştırma Bakanı
20 Erdoğan Karakuş E. Hava Korgeneral - TESUD Genel Başkanı
21 Ergun Özgun E. Menderes Belediye Başkanı
22 Fikret Artan E. Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı
23 Gökhan Çapoğlu Prof. Dr. - ANSAV Genel Başkanı
24 Güldal Okuducu E. Milletvekili - E. CHP Kadın Kolları Genel Başkanı
25 Gülümser Heper Prof. Dr. - CHP Sivas Bel. Bşk. Adayı
26 Günizi Dizdar Avukat
27 Hakan Bayrakçı SONAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı
28 Hamdi Aydemir E. Yeni Parti Nevşehir İl Başkanı
29 Hasan Atilla Uğur E. Albay - İşçi Partisi Gen. Bşk. Yrd.
30 Hasan Fehmi Mavi CHP Emek Platformu Dönem Sözcüsü
31 Hasan Korkmazcan E. TBMM Başkanvekili - Türk Parlamenterler Birliği Gen. Bşk.
32 İbrahim Özdoğan E. AKP Erzurum Milletvekili
33 İhsan Karcı 68'liler Birliği Vakfı Üyesi
34 İlker Yücel Aydınlık Gazetesi Gen. Yay. Yön.
35 İnci Güngör Şehir Plancısı - KTÜ Öğretim Görevlisi
36 İnci Özdil Orkestra Şefi - İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı
37 İsa Çerkez E. Albay
38 İsmail Hakkı Pekin E. Korgeneral - Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı
39 Keramettin Gençtürk E. SHP Kocaeli İl Başkanı
40 Macit Toz Milli Merkez Beşiktaş Temsilcisi
41 Metin Öney E. İzmir Milletvekili
42 Mustafa Akaydın Prof. Dr. - E. Akdeniz Üni Rektörü - E. Antalya BB Başkanı
43 Mustafa Pamukoğlu Y. Mali Müşavir - Yazar - Cumhuriyet Vakfı Kurucusu
44 Mustafa Zulkadiroğlu 68'liler Birliği Kurucu Üyesi
45 Mutlu Akseki Yatağan İşçi Önderi
46 Naci Beştepe E. Tümgeneral - İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı
47 Naci Gürkan E. DGM Başkanı - Avukat
48 Namık Kemal Boya 68'liler Birliği Kurucu Başkanı - CUMOK Koordinatörü
49 Namık Kemal Zeybek E. Devlet Bakanı - E. DP Genel Başkanı
50 Nazmi Şarvan E. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı - E. ADD Genel Sekreteri
51 Oktay Yıldırım E. Asts.
52 Osman Başıbüyük E. Hava Kurmay Albay - Yazar
53 Osman Özbek E. Tümgeneral
54 Örsan Öymen Prof. Dr. - Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bil. Böl. Bşk.
55 Polat Tetik Maden İş Soma 2 No'lu Şube Sek.
56 Rafet Ballı Gazeteci
57 Sefa Köken Maden İş Soma 3 No'lu Şube Örgütlenme Sekreteri
58 Semih Çetin E. Tümamiral
59 Semih Eryıldız Prof. Dr. - E. CHP PM Üyesi
60 Semiha Gökçen Boya CHP Kadın Kolları MYK Üyesi
61 Sencer İmer Prof. Dr. - Hacettepe ve Aksaray Üni. Öğr. Üyesi
62 Serhan Bolluk İşçi Partisi Genel Sekreteri
63 Sina Akşin Prof. Dr. - Ankara Üni. SBF Öğr. Üyesi
64 Soner Polat E. Tümamiral
65 Süleyman Çelik Prof. Dr. - OMÜ Öğretim Üyesi
66 Süleyman Korkmaz Avukat
67 Şule Nazlıoğlu Erol Avukat - Balyoz Davası AYM Direnişi Öncüsü
68 Şule Perinçek Atatürk'ün Bütün Eserleri Gen. Yay. Yön. - İP. Gen. Bşk. Yrd.
69 Tanju Cılızoğlu Gazeteci
70 Tayfun İçli E. Devlet Bakanı
71 Turan Karakaş E. CHP İzmir İl Başkanı
72 Turgut Okyay Onursal Yargıtay Üyesi
73 Turhan Özlü Ulusal Kanal Genel Müdürü
74 Tülin Oygür Prof. Dr. - E. Gazi Üniversitesi Rektör Yrd. - İP. Gen. Bşk. Yrd.
75 Ufuk Söylemez E. Devlet Bakanı - Milli Merkez Yönetim Kurulu Üyesi
76 Uğur Civelek Ekonomist, Yazar
77 Ümit Akkoyunlu Prof. Dr. - Türkmen Meclisi Başkanı - İP Gen. Bşk. Yrd.
78 Yaşar Okuyan E. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
79 Yavuz Alogan Yazar
80 Yener Güneş Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni
81 Zeki Öztürk E. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başka
(02 Ekim 2014, ulusalkanal.com.tr)