4 Aralık 2014 Perşembe

Son Kale'nin Komutanı; Cumhuriyet Muhafızı, Atatürkçü, Milliyetçi Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN konuştu: "Milli bir programa ihtiyaç var."

Prof. Dr. Anıl Çeçen: Milli bir programa ihtiyaç var...
Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan Prof. Dr. Anıl Çeçen “Hükümeti kuran parti de muhalefet partileri de maalesef baskı altındadır” dedi. Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN devamla:  “ Devleti kuran Atatürk’ün partisini kullanmak, iktidar partisini ise merkez sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük yapılandırmak ve bu noktada geçmişten gelen merkez sağın meclise girmesini önlemek istiyorlar” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
ADIM ADIM İZLİYORUZ
 “Demokratik Değerler Hareketi bir ihtiyacı karşılamak için ortaya çıktı. Bunu adım adım izliyoruz. Görüyoruz her gün bir parti kuruluyor. 101. Parti kuruldu; Elektronik Parti. Elektronik Parti’yi hafife almamak lazım. İtalya’da Twitter ve sosyal medyayı kullanarak 165 kişiyi bir parti meclisine soktu. Korsanlar Partisi  Almanya’da %13 oranında oy aldılar. İspanya’da da %10 civarında oy aldılar. Sanırım Emrehan Halıcı bu işleri bilen birisi olarak Türkiye’de böyle bir denemeye kalkışacak. Çünkü görüyorsunuz  Türkiye nüfusu 80 milyon. Basılan kitaplar 1000 tane zor basılıyor. Çünkü kimse kitap okumuyor. Gazete satışları düştü. Kimse gazete okumuyor.  Ama internet ve televizyon ön planda. Gelecek seçimlerde kamuoyu televizyon ve internet üzerinden oluşturulacak ve partiler böyle bir rekabet içerisinde sonuç almaya çalışacaklar.
Elektronik Parti deneyiminin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız İtalya’ya bakın. Ben kurulan yeni partiler içerisinde Elektronik Parti’yi özellikle sosyal medyayı, özellikle Gezi Olayları’ndan başlayan hareketi kullanma noktasında ikinci bir Gezi Olayı yaratarak bir tırmanmayı kamuoyuna sergilemek ve o noktada da ceplerde hareket ederek büyük bir çoğunluğa erişmek gibi planları olduğu kanaatindeyim. Demek ki önümüzdeki seçimlerde Avrupa ülkelerinde sonuç alan Elektronik Parti hareketi Türkiye’de de denenmek isteniyor ve dengeleri bu noktada zorlayacaklar. Değerli siyasetçilerimiz Türkiye’nin birikimini burada temsil ediyorlar. Geçmişin birikimini bugüne taşıyacağız ama geleceğin dünyasının oluşumunda da teknolojiyi izleyeceğiz. Sosyal medyada mutlaka internet medyasında bizim de olmamız lazım.
Böylesine bir rekabet içerisinde sonuç almamız gerekiyor.
Siyaset sahnesinde bir boşluk var. Mevcut iktidar partisi yıpranmıştır ve küresel politikaların baskısı altındadır. O nedenle Türkiye’nin inisiyatifini kamuoyuna yansıtamamaktadır. Devleti kuran parti ve milliyetçi parti maalesef baskı altındadır. Türkiye’nin ihtiyacı olan bir çıkışı sergileyememektedirler.  Ben bu coğrafyada Amerika’nın önümüzdeki dönemde iki partili sistemi zorlayacağı kanaatindeyim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’daki konuşması sanırım yine Alevi tabanı ve Kürt tabanı CHP üzerinden meclise taşıma planı var ki bunu Erdal İnönü zamanında SHP’ye yaptırtmışlardı. Aynı oyun gündeme geliyor. Böylece Güneydoğu halkı içerisinde bir bölücü partinin siyaset sahnesinde tırmanmasını önleme noktasında devleti kuran Atatürk’ün partisini kullanmak istiyorlar. İktidar partisini ise merkez sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük yapılandırmak ve bu noktada geçmişten gelen merkez sağın meclise girmesini önlemek istiyorlar. Bu noktada da dine ağırlık veren bir merkez sağ politikayla Türkiye üzerinden İslam dünyasına yönelik plan ve projeleri zorluyorlar.
PAPA'NIN GELİŞİ VE CUMHUR BAŞKANINDAN MESAJLAR!..
Papa’nın gelişi, İslam dünyasıyla ilgili toplantıların yapılışı ve bu noktada Sayın Cumhurbaşkanı’nın İslam dünyasına mesaj vermesi ki biliyorsunuz Cumhurbaşkanı seçildiği gün Edirne’den Kars’a değil Bosna’dan Filistin’e selam verdi. Şimdi demek ki yeni bir dönem var. Bu yeni süreç içerisinde Türkiye ağırlıklı politika üretilecektir. Ama bölgesel süreç içerisinde de çok ciddi boyutlarda yeni bir durumda merkezler rekabet içerisindedir. Bir taraftan Türkiye İslam coğrafyasına dönük plan ve projelere zorlanırken, bir taraftan da Türk Dünyası’na yönelik plan ve projelere zorlanıyor. Öbür taraftan emperyal güçlerin merkezi alanda enerji hattını kontrol etmek istediklerini görüyoruz. Bütün bu gelişmeler bizi maalesef iniş çıkışlara sürüklemektedir.  Türkiye bu noktada kuruluş felsefesinden hareket ederek toparlanmalı ve bölgesel planlara karşı kendi planıyla hareket etmelidir. Ancak bu şekilde Türkiye bu coğrafyada varlığını koruyabilir. Yoksa önümüzdeki dönemde bu rekabetin Türkiye’yi zorlayacağı kanaatindeyim.
BATI ÜÇGENİNDE SİYASET
Önümüzdeki seçimlerde artık siyaset eskisi gibi bir batı üçgeninde değil ki siyaset şimdiye kadar Türkiye’de Avrupa, Amerika, İsrail üçgeni arasında yürütüldü. İsrail’i vurguluyorum. İsrail vurgulanmazsa giderek din ağırlıklı kavgaya doğru Türkiye sürüklenmektedir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bir üçgenle değil ama bir dörtgenle karşı karşıyayız. Artık kuzeyde Rusya doğuda Çin devrededir. O zaman Türkiye önümüzdeki dönemde bir batı üçgeninde değil ama bir dünya dörtgeninde politikaya sürüklenecektir. Artık doğunun ve kuzeyinde ağırlığı olacaktır. Onlarda Türkiye’deki politikada etkin olma noktasında bazı partileri, bazı siyasi oluşumları destekleyeceklerdir. Siyasetin kuralı budur.  Şimdiye kadar emperyal müdahaleler batıdan geliyordu. Ama önümüzdeki dönemde kuzeyden doğudan ve güneyden de gelecektir. Bütün bu gelişmelere karşı bunları iyi değerlendiren, bir milli program şarttır. Türkiye’nin devleti güçlendirecek bir milli programa ihtiyaç vardır. Onu işte burada beraber düşüneceğiz. Mutlaka Türkiye’nin bölgesel bir plana ihtiyacı vardır. Emperyal plan ve projelere karşı B planımızı ortaya koyacağız ve dünyada gelecekte etkin mücadele alanı olan Avrasya’nın geleceğinde Türkiye’nin stratejisi yine kendi devlet ve siyasi birikimimiz doğrultusunda gündeme getirilecek ve bu çizgide bir siyasi iktidarın oluşturulmasıyla sonuç alınabilecektir. Demokratik Değerler Hareketi’nin bu doğrultuda bir ihtiyacı karşılayacağı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir milli programı, milli siyaseti, milli merkez yapılanması içerisinde ortaya koyacağı inancıyla buradayım.” 
[Ankara, 04 Aralık 2014, Ulusal Haber & Ulusal Ajans] 

3 Aralık 2014 Çarşamba

Demokratik Değerler Hareketi Merkezi'nde konuşan Ufuk Söylemez: Milli cephe oluşturuyoruz & İstanbullu iş adamı Tapan, siyaset ve siyasetçi günden güne kirleniyor

Ufuk Söylemez: 
Milli cephe oluşturuyoruz

Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan eski bakanlardan Ufuk Söylemez, “ Demokratik Değerler Hareketi ile Milli Merkez adını alan büyük Kuvay-i Milliye hareketinin güç birliği yapması konusundaki görüşmelerimiz iyi bir noktaya geldi” dedi.
“ Bizim amacımız Türkiye’de bir milli takımın ayağa kalkmasıdır “ diyen Söylemez, “Bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermek gerekiyor. O yüzden biz Milli Merkez’in bir partileşme sürecinde yapıcı rol oynayarak, kendi irademizle bir milli birlik anlayışıyla bir milli cephe oluşturabilmektir. Bu cephenin demokratik yansıması bir siyasi partiye dönüşmelidir” ifadesini kullandı. 
Ufuk Söylemez şunları söyledi:
“ Bizim yola çıkış amacımız çok farklı. Hepimizin geçmişte siyasi aidiyetleri var. Ne parlamento içinde ne de dışındaki partilerin bu 12 yıllık süreçte bu vahim gidişata karşı, millete karşı, cumhuriyete karşı görevlerini yapmadıklarını görmenin hüznü içerisindeyiz. Biz bölünme anayasası meclise geldiğinde MHP ve CHP’nin buna şiddetle karşı çıkacağını ve böyle bir komisyonun dahi oluşturulamayacağını tahmin ediyorduk. Ama gelin görün ki CHP Genel Başkanı’nın Diyarbakır’daki konuşması cumhuriyeti kuran partiyi nerden nereye savurduğunu gösterdi bize. Cumhuriyeti kuran parti cumhuriyeti yıktıracak. Emperyalizmin klasik bir oyunu bu ama bu kadar da göz göre göre yapılması gerçekten düşündürücü. Biz bu nedenle sağ sol demeden milletin kurucu değerlerine gönülden bağlı, bölünme anayasasına karşı bir büyük ittifak oluşturduk. Buna Demokratik Kuvay-i Milliye Hareketi dedik. Bu gidişat karşısında cumhuriyetin kurucu değerlerine gönülden bağlı insanların Atatürk’te birleşmesi sloganıyla bir araya geldik. Atatürk’te birleşmek demek Atatürk’ün bağımsız ve milli devletinde birleşmek demek, onun dış politikalarında birleşmek demek.
BÖLÜNME ANAYASASINA KARŞI
Bölünme anayasasına karşı örgütlü tek güç olarak ayağa kalkan bizdik. Çünkü 230 il ve ilçede çok büyük toplantılar yaptık. Şunu gördük ki Türk milleti sağ sol demeden Atatürk’te birleşme fikrine çok sıcak bakıyor. Bizim sayımız da az değil fikrimiz de güçsüz değil bu ülke de sahipsiz değil. Türkiye’de insanları Türk-Kürt diye sağ sol diye Alevi-Sunni diye ayırmak isteyen emperyalizmin oyununa karşı ilk kez milli bir takım olduk. Bizim amacımız Türkiye’de bir milli takımın ayağa kalkmasıdır. Bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermek gerekiyor. O yüzden biz Milli Merkez’in bir partileşme sürecinde yapıcı rol oynayarak, kendi irademizle bir milli birlik anlayışıyla bir milli cephe oluşturabilmektir. Bu cephenin demokratik yansıması bir siyasi partiye dönüşmelidir. “
İstanbullu iş adamı Tapan, siyaset ve siyasetçi günden güne kirleniyor
Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan İstanbul’un genç iş adamlarından Eran Tapan , vatandaş oyumuzu kime verelim kuşkusu içinde, bu nedenledir ki acilen merkezde dört tabana dayalı bir patinin kurulmasının şart olduğunu söyledi.
Siyasetin kirlendiğine de işaret eden Tapan şunları söyledi:
“ Burada olmaktan çok mutluyuz ve heyecan içerisindeyiz. Biz yaklaşık 6 seneden beri İstanbul’da ülkenin içerisinde bulunduğu, ülkenin yönetilme şekline, despotizme, biz karar verdik yaptık oldu bittisine ve ileride çocuklarımızın bu ülkede rahat yaşayabilmeleriyle ilgili ciddi endişeleri olan bir grup genç aramızda arama konferansı dediğimiz toplantılarda buluşup Türkiye’nin gittiği istikameti tartışıyorduk. Daha sonra gezi olaylarıyla birlikte bu oluşumlarımız hız kazandı. Yaklaşık 400-450 kişilik bir ekip düzenli olarak toplantılarımızı yaptık. İçinde akademisyenler, rektörlerimiz, işadamlarımız, eski bakanlarımız var.
Ana özelliğimiz hiçbirinin siyasetle ilgilenmemizdi. Bu ülkenin farklı görüşündeki insanların bir zaaf değil bu ülkenin bir gücü olduğuna inanıyoruz. Birlik beraberlik içerisinde neler yapılması gerekildiğini düşünüyoruz. İktidara gelindiğinde halk neler yapılacağını duymak istiyor, çiftçiler, gençler, işadamları ne yapılacağını duymak istiyor. Öyle kötü bir algı var ki vatandaş şu anda sokakta oyumuzu kime verelim noktasında alternatifsiz.

Muhalefet sadece eksikleri, yolsuzlukları anlatıyor ama kendileri iktidar olursa ne yapacaklarını anlatmıyorlar. Siyasetin çok kirlendiğini görüyoruz. Siyasete giren insanlar maalesef ceplerini doldurmak için giriyorlar. Gerçek vatanseverlerde mutlaka içlerinde vardır. Ama genel anlamda siyaset kirlenmiş durumda. Siyasete girenler de o koltukları bırakmak istemiyorlar. Çünkü siyasetin dışına çıktıklarında dışarıdaki hayatlarında aynı kazançları, aynı itibarları elde edemeyecekler. Dolayısıyla o koltukları bırakmak istemeyen insanlardan oluşan bir siyasi yapı görüyoruz. Biz siyasete girmeyerek kötü insanlar tarafından yönetilmeyi peşinen kabul etmiş olduk. Çoğumuzun işi gücü yerinde ama artık bu ülke için elimizi değil vücudumuzu taşın altına koymazsak bizim çocuklarımızı kötü günler bekliyor diyerek bu işe başladık. Bu harekette de elimizden ne gelirse yapmaya hazırız.”