Demokratik Değerler Hareketi’nin toplantısında konuşan Prof.
Dr. Anıl Çeçen “Hükümeti kuran parti de muhalefet partileri de maalesef baskı
altındadır” dedi. Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN devamla: “ Devleti kuran Atatürk’ün partisini
kullanmak, iktidar partisini ise merkez sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük
yapılandırmak ve bu noktada geçmişten gelen merkez sağın meclise girmesini
önlemek istiyorlar” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:
ADIM ADIM İZLİYORUZ
“Demokratik Değerler Hareketi bir ihtiyacı karşılamak
için ortaya çıktı. Bunu adım adım izliyoruz. Görüyoruz her gün bir parti
kuruluyor. 101. Parti kuruldu; Elektronik Parti. Elektronik Parti’yi hafife
almamak lazım. İtalya’da Twitter ve sosyal medyayı kullanarak 165 kişiyi bir
parti meclisine soktu. Korsanlar Partisi Almanya’da %13 oranında oy
aldılar. İspanya’da da %10 civarında oy aldılar. Sanırım Emrehan Halıcı bu
işleri bilen birisi olarak Türkiye’de böyle bir denemeye kalkışacak. Çünkü
görüyorsunuz Türkiye nüfusu 80 milyon. Basılan kitaplar 1000 tane zor
basılıyor. Çünkü kimse kitap okumuyor. Gazete satışları düştü. Kimse gazete
okumuyor. Ama internet ve televizyon ön planda. Gelecek seçimlerde
kamuoyu televizyon ve internet üzerinden oluşturulacak ve partiler böyle bir
rekabet içerisinde sonuç almaya çalışacaklar.
Elektronik Parti deneyiminin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız İtalya’ya bakın. Ben kurulan yeni partiler içerisinde Elektronik Parti’yi özellikle sosyal medyayı, özellikle Gezi Olayları’ndan başlayan hareketi kullanma noktasında ikinci bir Gezi Olayı yaratarak bir tırmanmayı kamuoyuna sergilemek ve o noktada da ceplerde hareket ederek büyük bir çoğunluğa erişmek gibi planları olduğu kanaatindeyim. Demek ki önümüzdeki seçimlerde Avrupa ülkelerinde sonuç alan Elektronik Parti hareketi Türkiye’de de denenmek isteniyor ve dengeleri bu noktada zorlayacaklar. Değerli siyasetçilerimiz Türkiye’nin birikimini burada temsil ediyorlar. Geçmişin birikimini bugüne taşıyacağız ama geleceğin dünyasının oluşumunda da teknolojiyi izleyeceğiz. Sosyal medyada mutlaka internet medyasında bizim de olmamız lazım.
Böylesine bir rekabet içerisinde sonuç almamız gerekiyor.
Elektronik Parti deneyiminin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız İtalya’ya bakın. Ben kurulan yeni partiler içerisinde Elektronik Parti’yi özellikle sosyal medyayı, özellikle Gezi Olayları’ndan başlayan hareketi kullanma noktasında ikinci bir Gezi Olayı yaratarak bir tırmanmayı kamuoyuna sergilemek ve o noktada da ceplerde hareket ederek büyük bir çoğunluğa erişmek gibi planları olduğu kanaatindeyim. Demek ki önümüzdeki seçimlerde Avrupa ülkelerinde sonuç alan Elektronik Parti hareketi Türkiye’de de denenmek isteniyor ve dengeleri bu noktada zorlayacaklar. Değerli siyasetçilerimiz Türkiye’nin birikimini burada temsil ediyorlar. Geçmişin birikimini bugüne taşıyacağız ama geleceğin dünyasının oluşumunda da teknolojiyi izleyeceğiz. Sosyal medyada mutlaka internet medyasında bizim de olmamız lazım.
Böylesine bir rekabet içerisinde sonuç almamız gerekiyor.
Siyaset sahnesinde bir boşluk var. Mevcut iktidar partisi yıpranmıştır ve
küresel politikaların baskısı altındadır. O nedenle Türkiye’nin inisiyatifini
kamuoyuna yansıtamamaktadır. Devleti kuran parti ve milliyetçi parti maalesef
baskı altındadır. Türkiye’nin ihtiyacı olan bir çıkışı
sergileyememektedirler. Ben bu coğrafyada Amerika’nın önümüzdeki dönemde
iki partili sistemi zorlayacağı kanaatindeyim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
Diyarbakır’daki konuşması sanırım yine Alevi tabanı ve Kürt tabanı CHP
üzerinden meclise taşıma planı var ki bunu Erdal İnönü zamanında SHP’ye
yaptırtmışlardı. Aynı oyun gündeme geliyor. Böylece Güneydoğu halkı içerisinde
bir bölücü partinin siyaset sahnesinde tırmanmasını önleme noktasında devleti
kuran Atatürk’ün partisini kullanmak istiyorlar. İktidar partisini ise merkez
sağda kurumsallaştırmak, geleceğe dönük yapılandırmak ve bu noktada geçmişten
gelen merkez sağın meclise girmesini önlemek istiyorlar. Bu noktada da dine
ağırlık veren bir merkez sağ politikayla Türkiye üzerinden İslam dünyasına
yönelik plan ve projeleri zorluyorlar.
PAPA'NIN GELİŞİ VE CUMHUR BAŞKANINDAN MESAJLAR!..
Papa’nın gelişi, İslam dünyasıyla ilgili toplantıların yapılışı ve bu noktada
Sayın Cumhurbaşkanı’nın İslam dünyasına mesaj vermesi ki biliyorsunuz
Cumhurbaşkanı seçildiği gün Edirne’den Kars’a değil Bosna’dan Filistin’e selam
verdi. Şimdi demek ki yeni bir dönem var. Bu yeni süreç içerisinde Türkiye
ağırlıklı politika üretilecektir. Ama bölgesel süreç içerisinde de çok ciddi
boyutlarda yeni bir durumda merkezler rekabet içerisindedir. Bir taraftan
Türkiye İslam coğrafyasına dönük plan ve projelere zorlanırken, bir taraftan da
Türk Dünyası’na yönelik plan ve projelere zorlanıyor. Öbür taraftan emperyal
güçlerin merkezi alanda enerji hattını kontrol etmek istediklerini görüyoruz.
Bütün bu gelişmeler bizi maalesef iniş çıkışlara sürüklemektedir. Türkiye
bu noktada kuruluş felsefesinden hareket ederek toparlanmalı ve bölgesel
planlara karşı kendi planıyla hareket etmelidir. Ancak bu şekilde Türkiye bu
coğrafyada varlığını koruyabilir. Yoksa önümüzdeki dönemde bu rekabetin
Türkiye’yi zorlayacağı kanaatindeyim.
BATI ÜÇGENİNDE SİYASET
Önümüzdeki seçimlerde artık siyaset eskisi gibi bir batı üçgeninde değil ki siyaset şimdiye kadar Türkiye’de Avrupa, Amerika, İsrail üçgeni arasında yürütüldü. İsrail’i vurguluyorum. İsrail vurgulanmazsa giderek din ağırlıklı kavgaya doğru Türkiye sürüklenmektedir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bir üçgenle değil ama bir dörtgenle karşı karşıyayız. Artık kuzeyde Rusya doğuda Çin devrededir. O zaman Türkiye önümüzdeki dönemde bir batı üçgeninde değil ama bir dünya dörtgeninde politikaya sürüklenecektir. Artık doğunun ve kuzeyinde ağırlığı olacaktır. Onlarda Türkiye’deki politikada etkin olma noktasında bazı partileri, bazı siyasi oluşumları destekleyeceklerdir. Siyasetin kuralı budur. Şimdiye kadar emperyal müdahaleler batıdan geliyordu. Ama önümüzdeki dönemde kuzeyden doğudan ve güneyden de gelecektir. Bütün bu gelişmelere karşı bunları iyi değerlendiren, bir milli program şarttır. Türkiye’nin devleti güçlendirecek bir milli programa ihtiyaç vardır. Onu işte burada beraber düşüneceğiz. Mutlaka Türkiye’nin bölgesel bir plana ihtiyacı vardır. Emperyal plan ve projelere karşı B planımızı ortaya koyacağız ve dünyada gelecekte etkin mücadele alanı olan Avrasya’nın geleceğinde Türkiye’nin stratejisi yine kendi devlet ve siyasi birikimimiz doğrultusunda gündeme getirilecek ve bu çizgide bir siyasi iktidarın oluşturulmasıyla sonuç alınabilecektir. Demokratik Değerler Hareketi’nin bu doğrultuda bir ihtiyacı karşılayacağı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir milli programı, milli siyaseti, milli merkez yapılanması içerisinde ortaya koyacağı inancıyla buradayım.”
Önümüzdeki seçimlerde artık siyaset eskisi gibi bir batı üçgeninde değil ki siyaset şimdiye kadar Türkiye’de Avrupa, Amerika, İsrail üçgeni arasında yürütüldü. İsrail’i vurguluyorum. İsrail vurgulanmazsa giderek din ağırlıklı kavgaya doğru Türkiye sürüklenmektedir. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bir üçgenle değil ama bir dörtgenle karşı karşıyayız. Artık kuzeyde Rusya doğuda Çin devrededir. O zaman Türkiye önümüzdeki dönemde bir batı üçgeninde değil ama bir dünya dörtgeninde politikaya sürüklenecektir. Artık doğunun ve kuzeyinde ağırlığı olacaktır. Onlarda Türkiye’deki politikada etkin olma noktasında bazı partileri, bazı siyasi oluşumları destekleyeceklerdir. Siyasetin kuralı budur. Şimdiye kadar emperyal müdahaleler batıdan geliyordu. Ama önümüzdeki dönemde kuzeyden doğudan ve güneyden de gelecektir. Bütün bu gelişmelere karşı bunları iyi değerlendiren, bir milli program şarttır. Türkiye’nin devleti güçlendirecek bir milli programa ihtiyaç vardır. Onu işte burada beraber düşüneceğiz. Mutlaka Türkiye’nin bölgesel bir plana ihtiyacı vardır. Emperyal plan ve projelere karşı B planımızı ortaya koyacağız ve dünyada gelecekte etkin mücadele alanı olan Avrasya’nın geleceğinde Türkiye’nin stratejisi yine kendi devlet ve siyasi birikimimiz doğrultusunda gündeme getirilecek ve bu çizgide bir siyasi iktidarın oluşturulmasıyla sonuç alınabilecektir. Demokratik Değerler Hareketi’nin bu doğrultuda bir ihtiyacı karşılayacağı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir milli programı, milli siyaseti, milli merkez yapılanması içerisinde ortaya koyacağı inancıyla buradayım.”
[Ankara,
04 Aralık 2014, Ulusal Haber & Ulusal Ajans]